Eşeğimin koca gözleri
- Esen Özay
- 12 Mar 2015
- 1 dakikada okunur

Ali Babanın Çiftliği şarkısına giriş yapan bir çocuk kendini, sesini taklit edebileceği hayvan sayısı kadar özgür hisseder. Hatırlar mısınız ne güzel histi? Kediler köpekler havlardı, mölerdi inekler.
Ama Ali Baba'nın çiftliğinde kaplumbağa,
zürafa ve tavuskuşuna yer olmamasının sebebi,
hece sayısı değildi.
Çiftlikte zebra olsaydı da akan sular dururdu.
O yüzden siz bunları hiç düşünmeyin. Gelin annemin küçükken bize öğrettiği 'Eşeğimin Koca Gözlerini N'apıcaz' adlı şarkıyla oyalanın:
Eşeğimin kulağından kepçe yapmalı, kepçe yapmalı, Kepçe gibi dağlar, Eşek neden ağlar? Sus eşeğim sus sus (x2)
Eşeğimin kuyruğundan fırça yapmalı, fırça yapmalı, Fırça gibi dağlar, Eşek neden ağlar? Sus eşeğim sus sus (x2)
Neyse ki eşeğin derisinden de davul yapılmasıyla şarkı sona eriyor. Aksi takdirde çocuk depresyona girebilirdi, şarkıdaki sadizm mâlum. Çocukcağız fırça gibi dağın nasıl bi' şey olabileceğini mi düşünsün, derisiz, kuyruksuz ve bir takım şeylersiz kalan eşeği mi düşünsün, kendini mi düşünsün? Kendimden biliyorum.
Çocuk, öğrenmeye aç, hisli, ruhu berrak bir canlıdır. Karınca yuvalarının kenarına yapraktan köprüler yaparken, dönemin -ne haddimizeyse- beslemesi moda hayvanına farklı işkenceler uygulayabilir.
Civcivin üzerine oturabilir, ipek böceğinin içini merak etmek suretiyle vücudunu makasla ayırabilir, kelebeklerin kanatlarını koparıp ipe geçirerek kendine kolye yapmaya heveslenebilir.
Küçük yaştan itibaren, karşısındakinin de bir can taşıdığını ona öğretmek gerekir. Gelin görün ki hamamböceğine terlik tabanı,
kediciğe pamuktan yatak. Keşke şu hayvanları bir rahat bıraksak.
Comments