top of page

Ama öte yandan, umut da bulaşır...

“Barış”la başlayan cümleleri vardı pankartlarda, ölü(m)lerini örttüler. Geride kalanlar korkuyordu, ya sevdiği öldüyse! Ya arkadaşı, hocası, babası, kızı, annesi öldüyse? Cansız bedenlerin üzerinden örtüler kaldırılıp yüzlere bakıldı, neredeydiler? Kan kokusu o soğuk tren raylarına bile işlemişken bu acı nasıl olur da kalplerden silinir? Empati kurmak için çok zorlanmadı Türkiye. Son zamanların en kanlı günlerini yaşıyoruz, hayatta kalabildiğimize şükrettiğimiz şu günlerde her birimizi derinden etkiledi olanlar.

“Çocuklarımızı bulamıyorum” diye telefonda haykıran annenin yerine mi koydunuz kendinizi videoları izlerken, yoksa can çekişen kızına sarılıp gözyaşları yaralı yüzünden akan babanın yerine mi? Bir arkadaşınız belki de tren garına gitmekteydi. 5 dakika ne kadar önemli olabilirdi, peki ya saniyeler? 

 

Geride kalanlar hayatta olduklarına sevinemedi. 10 Ekim Cumartesi günü Ankara’da yaşanan patlama ilk değildi. Ülke olarak yasımız, acımız dinmeden bir yenisi ekleniyor.
Peki bu travmaları nasıl atlatacağız?

Travmalar içinde en ağır olanı, insan eliyle yaratılanlardır

 

Türk Psikologlar Derneği (TPD) tarafından yapılan basın açıklamasında, en ağır travmaların insan eliyle gerçekleştirilen katliamlar sonucu oluştuğu belirtiliyor. Dayanışma ve destek çağrısında bulunan derneğin açıklamasında, “Terör olayları, olaya doğrudan maruz kalanların yanı sıra, yaşamını kaybedenlerin ve yaralananların yakınlarında, olanlara tanıklık edenlerde, yardım çalışmalarına katılanlarda ve tüm toplumda kaygı, öfke, üzüntü, keder, güven kaybı, çaresizlik, umutsuzluk, yabancılaşma ve daha pek çok baş edilmesi zor duyguya neden olmaktadır. Yaşadığımız son saldırıda olduğu gibi, olayın insan eliyle kasıtlı olarak gerçekleştirilmesi bu etkileri bireysel ve toplumsal düzeyde daha da arttırmaktadır.” ifadeleri yer alıyor.

 

Bu desteği ücretsiz olarak sunan dernek üyelerinden biri de Uzman Klinik Psikolog Serhat Türktan. Boğaziçi Üniversitesi’nde eğitimini tamamlamasının ardından İstanbul’da yaşamını sürdüren Türktan, 1999 Gölcük depreminin ardından deprem bölgesindeki gönüllü çalışmalarda yer alıyor. Her hafta sonu İstanbul’dan İzmit’e giderek deprem mağdurlarına destek olan pek çok psikolog, psikiyatrist ve uzman arasında… İstanbul’un kaos ortamından uzaklaşmak için 2004 yılında memleketi Eskişehir’e dönen Türktan, “1999 depremi çok ağır travmalara sebep oldu, ağır bir çalışmaydı. Psikolojik olarak biraz yoruldum ve 1999’dan bu yana travma mağdurlarıyla çalışmaktan uzak kaldım. Ama hep içimde bir yerden de vicdanım zorluyordu, Serhat nereye kadar kaçacaksın diye. En son, bu patlama olduktan sonra Ankara’da değildim, ama herkes gibi ben de çok etkilendim.” derken bu acının yanında bütün mazeretlerin küçücük kaldığını fark ediyor.

 

“ Ama öte yandan, umut da bulaşır ”

"İnsanlar bunu yaşarken dışında durmak ve ‘ne yapabilirim ki’ demek bencillik olur. Artık daha fazla kaçamam. Ucundan bir yerden tutacağım, ne kadarı elimden gelirse yapacağım.” diyor Türktan ve bir ilan paylaşıyor sosyal medya adresinden:

 

Eskişehir ve civar illerde yaşayıp Ankara katliaminin ve/ya diğer toplumsal travmatik yaşantıların (doğal afetler, savaş, terör, zorunlu göç, vb.) olumsuz etkilerini hissedenlere ücretsiz olarak psikolojik destek vermeye hazırım.”

Çağrısına hemen geri dönüş alıyor. Bunun üzerine ücretsiz olarak terapilere başlayan Türktan, sözlerine şu cümleleri ekliyor: “Doğal afetlerdeki travmaları bir şekilde atlatabiliyor insanlar, çünkü oluyor bitiyor, tekrar olabilir; önlem alırsınız. Ama insan eliyle yaratılan travmalarda (savaş, işkence, patlamalar, terör olayları vb.) mağdurların insana olan güveni sarsılıyor. Bu çok önemli bir şey. Bu güveni tekrar kurmak gerçekten çok zor. Korku, kaygı gibi bütün duygular bulaşıcıdır. Öfke ve güvensizlik de bulaşır. Ama öte yandan, umut, dayanışma ve mücadele de bulaşır.”

Ne yapmalıyız ?

 

Bu karanlık günleri atlatmak hepimiz için zor.
Son zamanlarda yaşadığımız bunalım ve travmalarla mücadele etmemiz, en azından çıldırmamamız için Uzman Psikolog Serhat Türktan’ın tavsiyeleri şöyle:

 

1)  Yalnızlaşmayın

 

Evinizde kendi kabuğunuza çekilip yalnızlaşmayın. Sevdiğiniz insanlarla, ailenizle, dostlarınızla daha çok zaman geçirin, yalnız kalmamaya çalışın.

 

2)  Benzer şeyleri yaşamış insanlarla görüşün

 

Bunun için Ankara’da, patlamanın olduğu yerde olmak, yaralanmış olmak, yakınını kaybetmiş olmak gerekmez. Bunu medyadan görüp bir şekilde etkilenen her insanın, yaşadıklarına benzer şeyler yaşamış birilerini bulması ve onunla dertleşmesi gerek. Belki henüz tanışmadığınız, ama benzer şeyleri yaşayan insanlarla bir araya gelin.

 

3)  Yaşam coşkunuzu arttırıcı şeyler yapın

 

Doğa yürüyüşü yapmak, dans etmek, çocuklarla ya da hayvanlarla zaman geçirmek gibi faaliyetlerde bulunun.

 

4)  Sigara ve alkol tüketimini arttırmayın

 

Özellikle bu dönemde alkol, sigara gibi ürünlerin kullanımı artabiliyor. Çünkü depresif duygular oluşuyor ve bunlar bir tür antidepresan olarak görülüyor; işe yarıyormuş gibi görünen ama uzun vadede daha büyük sorunlara sebep olan antidepresanlar. Bu tür şeylerden uzak durup mümkün olduğunca daha sağlıklı yaşamaya yönelin. Bazı insanlara daha manevi şeyler iyi gelebiliyor: dua etmek, ibadet etmek ya da meditasyon yapmak, yoga yapmak… Yapmıyorsanız deneyin, yapıyorsanız arttırın.

 

5)  Duygularınızı bastırmayın

 

Duygularınızı hiçbir şekilde bastırmayın, akıp gitmesine izin verin.
‘Güçlüyüz, ağlamıyorum’ demek insanın sadece kendini kandırmasıdır. Gözyaşı dışarı akmazsa içeri akar. İçeri akması daha büyük sakınca yaratır. Gözyaşının da öfkenin de dışarı akması lazım.

 

6)  Öfkenizi sanata dönüştürün

 

Öfkenin dışarı yaratıcı bir şekilde akması lazım. Öfkeyi kaba bir şekilde öfkelendiğiniz insanın üstüne boşaltırsanız, o öfke size bir şekilde geri döner. Hiçbir işe yaramaz, o da size öfkelenir ve öfkeler savaşmaya başlar. Siz daha fazla öfkelenmeye başlarsınız. O yüzden öfkenin resimle, sanatla, müzikle, bazen kahkahayla, mizahla, yaratıcı bir şekilde boşaltılması lazım.

 

7)  Doğa yürüyüşü en ucuz ve en etkili terapi

 

Spor yapmak, doğal bir antidepresandır. Özellikle doğada yapılan spor bence çok daha faydalı. Çünkü doğa, benim bakış açıma göre iyileştiricidir. Hayvanlarda, ağaçlarda depresyon, anksiyete yok. Dolayısıyla gidip o ağaca dokunduğunuzda siz de onun dinginliğini alırsınız, doğa sizi iyileştirir.

8)  Olumsuz psikolojik etkileri küçümsemeyin

 

Kendinizdeki olumsuz psikolojik belirtileri lütfen ihmal etmeyin. Sosyal destek istemi, spor ve benzeri faaliyetler de iyileştirici tabii ki, ama bazen yeterli olmayabilir. Ben kendim hallederim, dur bakalım geçer diye düşünmeyin. Uykusuzluk, gece irkilerek uyanma, gün içinde ani seslerden etkilenme ya da yaşama karşı isteksizlik, çaresizlik, üzüntü, keder, korku, kaygı gibi durumlar başladıysa mutlaka bir uzmana başvurun.

 

9)  Olumlu haberlere de göz atın

 

Medyayı takip ederken olumlu haberleri de bulun. Dünyada güzel şeylerin olduğunu da hatırlamaya ihtiyacımız var.

 

Rol içinde rol. Başkayız her yerde.

Copyright © 2015-2017 Her hakkı saklıdır.

bottom of page