parıltılı iz bırakanlar
15 yaşında, tek başına başlayan bir yolculuk...
SELAMİ ŞAHİN
15.08.2015

Yıl 1948. Hatay, ağustos sıcağını tüm benliğinde hissetmekte. 15 Ağustos günü gözlerini medeniyetlerin buluştuğu bu tarih kokulu şehre açan bir bebek ağlıyor ilk nefesini alırken, Yoncakaya Köyü’ne yerleşik bir evde.
4’üncü evlatları kucaklarına verildiğinde Mehmet inşaat ustası, Hatice ise Mısırlı bir ev hanımı. 3 kız, 3 erkek kardeşten 4’üncüsü olan Selami, gelecekte sanat dünyasında parıltılı izler bırakacağının farkında olmaksızın hayatını sürdürüyor. Ta ki 15 yaşına kadar…
Eski adı “Cindarlı” olan Yoncakaya Köyü’nde ilkokula gidiyor Selami Şahin, Türkçeyi 7 yaşında öğreniyor. Sesindeki cevheri ilk olarak, maddi nedenlerle devam edemediği okulundaki öğretmenleri görüyor. Ve ona “günün birinde büyük bir sanatçı olabileceğini” ilk onlar aşılıyor. İşte böyle değerli öğretmenleri bağrına basıyor medeniyetler şehri Hatay. Selami Şahin’e müzik konusunda destek olanlardan biri de öğretmenliğe tüm hayatını adayan Yusuf Esen oluyor.
Yusuf Esen ve Selami Şahin, amca çocukları. Birlikte büyüyorlar Şahin 15 yaşına gelene kadar. Erken evlilik geleneği sürüyor köyde, ancak Selami Şahin şarkıcı olmak üzere yola çıkma düşüncesinde. “Müzik bir tutkudur” diyen Şahin; önce İskenderun’a, Adana’ya gerçekleştiriyor müziği aradığı yolculuğunu. 15 yaşında. Tek başına.
3 ay Adana’da bir otelde çalışıyor. Burada hedefine ulaşmak için yeterli koşulların var olmadığını görünce Ankara’ya gidiyor ve 2 ay da orada çalışıyor. Hayat onu İstanbul’a taşıdığında yolu Beyoğlu Şat Oteli’nden, lokantadan, tavukçudan, hatta bir ütücüden geçiyor.
“Tarlabaşı’ndaki Lades Tavukçuluk’ta, ütücüde çalıştım. Parkta yattığım, anneme babama göndereceğim para azalmasın diye soğan ekmek yediğim günler oldu. Allah’tan sonra taptım onlara.” diyor Selami Şahin. Ve yıllar sonra annesine
“Tapılacak Kadınsın” şarkısını armağan ediyor.



Siyah zeytin çekirdekleri
"İmkansızlıklar içinde büyüdüm" diyen sanatçı, yolculuğu boyunca ailesine destek olmayı da ihmal etmiyor. Babası köyün imamı olan Nusret Yazıcı, Şahin’in parasını baba Mehmet Usta’ya taşıyan kişi. Şahin, hayatının o dönemini şöyle anlatıyor:
“Köyümüzden bir kişi vardı Kasımpaşa’da, ortaokulun karşısında, plakçı. Babası köyün imamı, Nusret Yazıcı’nın babası. O giderdi 2 ayda bir babamı görmeye. Hoca amcanın elini öperdim, ‘Bu parayı babama verir misin?’ derdim. Bir gün gelmişti hoca. Para da yok, yarın gidecek. Ütücüde çalışıyorum. Yarım ekmek aldım. Ütücü dükkânındaki odada kalıyordum, kapıyı kilitliyorlar üzerime. Orada siyah zeytin vardı gazete kağıdı içinde. Ben geldim, bir açtım, eyvah… Zeytinleri yemişim, çekirdekleri duruyor. Bir şey alsam mı dedim, ama sanki biri bana ‘Alma, annene babana göndereceğin para azalır’ dedi. Dükkânı kapattılar 9’da üstüme. Musluktan bir bardak su… O yarım ekmeği, çekirdekleri emerek katık yaptığım günü unutmam. Sırf anneme babama göndereceğim para azalmasın diye.”
Medeniyetler Sofrası’ndayız Taksim’de. Hatay mutfağını İstanbul’da yaşatan, ünlülerin uğrak yeri bir restoran. Tatlının yanına karışık bir meyve suyu söylüyor. Masada 4 kişiydik, 3 oluyoruz. Selami Şahin’i dinlerken gazeteci Kenan Çınar bulunuyor yanımda. Eski dostlar Selami Şahin’le. Eski dostlar eskimez. Bir Selami Şahin bestesinde Zeki Müren’in de dediği gibi: Sen benim eski değil, “Eskimeyen Dost”umsun der gibi bakıyorlar birbirlerine.
İlk besteye Altın Kelebek Birincilik Ödülü
Selami Şahin’in plakçılarla ilk tanışması, temelleri 1955 yılında atılan Doğubank İş Hanı’nda gerçekleşiyor. Henüz Unkapanı yok. Şahin 17 yaşında. Sirkeci’de bulunan Doğubank İş Hanı, plakçılarla dolu. Burada bir plakçıda çalışmaya başlamak, aynı yıl üne kavuşan Şahin için mesleğine attığı en büyük adım oluyor. Besteci İrfan Özbakır'la yolları kesişen Şahin, "Zeynebim, Dön Artık Bana, Gülen Gözler" gibi şarkıların yer aldığı ilk 45'liğini 1966 yılında yapıyor. “O zaman ‘longplay’ bile yoktu, 45’lik zamanıydı. Notayı kendi kendime, kitapların yardımıyla öğrendim.” diyen Şahin, kendi bestelerini yazmaya 1969’da başlıyor ve “Unkapanı’nda iş buldum. Oradaki plakçıda sesimi dinlettim. 17 yaşında ünlendim, besteci değildim. 1969’da yaptığım, hayatımın ilk bestesi 'Sen Mevsimler Gibisin' Altın Kelebek Birincilik Ödülü’nü aldı, söz ve müziği bana ait.”
Şahin'in bestelerini belki çoğu ünlüden duymuşuzdur 1969'dan bu yana.
Mesela Tanju Okan'la andığımız "Dostum (İçkim & Sigaram)",
Zeki Müren'den dinlediğimiz "Gitme Sana Muhtacım, Eskimeyen Dost, Dünya Meyhane...",
Adnan Şenses'ten "Hayatından Çıktım Artık",
Mısırlı şarkıcı Ghada Ragap'ın Şahin'le aynı stüdyoya girdiği "Daima Seninle (Daiman Maak)",
Işın Karaca'nın seslendirdiği "Tanrım",
Semih Saygıner'den "Susma",
Kibariye'den "Sana Şans Veremem",
Emre Altuğ'dan duyduğumuz "Sensiz Olmuyor",
Soner Arıca'dan"Akşam Olmadan Gel" ve "Allah Korusun Seni"

Sanat Güneşi’yle ilk karşılaşma
Yıl 1977. Sıraselviler’de bir kafede Zeki Müren oturuyor. Selami Şahin’e heyecanla bakıyorum. Başlıyor anlatmaya:
Garson geldi. “Selami Bey” dedi, “Zeki Müren içeride, masasına davet ediyor sizi.”
İçeri girdim:
Merhaba-merhaba.
“Helal olsun” dedi, “Oturmaz mısın?”
Oturdum.
“Ne güzel sesin var. Günün birinde çok büyük yerlere geleceksin.Ben senden 2 şarkı okudum.
Biri ‘Aç Kapını Gardiyan’, diğeri ‘Yaprak Yeşili Gözlüm’. Son yapacağım albümü sen yönet. Sen bana şarkı seç.”
dedi.
Şahin şöyle devam ediyor sözlerine: “Yönettiğim albümde ‘Gitme Sana Muhtacım, Eskimeyen Dost, Bulamazsın, Ah Dünya Yalansın Dünya’ gibi 30 şarkımı okudu. Albümünü yönettim. ‘Eskimeyen Dost’ albümü yıktı ortalığı.”
Her şarkının bir hikâyesi var
Bütün şarkıların bir hikâyesi olduğunu onun bestelerine bakarak oldukça iyi anlayabiliriz. Dünyalar güzeli bir eşi var Selami Şahin’in, adı Didem. Didem Hanım, Şahin’in pek çok şarkısına ilham kaynağı olan kadın. Bir gün konser sonrası eve dönüyor Selami Şahin. Saat geç olmuş. Didem Hanım meraklanmış, biraz da kızmış. Sabah kalktığında yanında eşini göremiyor Şahin. Ve “Özledim teninin kokusunu özledim” seslenişiyle başlayan dizelerin nereden geldiğini böylece anlatıyor bana.
2016’da eski şarkılar geliyor
Mısır’ın ve Lübnan’ın en ünlü şarkıcılarının bestelerini okumasıyla, Selami Şahin’in ünü sınırları aşıyor. 300’ün üzerinde bestesi olan Şahin’in yeni bestelerinden oluşan 10 şarkılık albümünü 15 Ağustos’ta, yani bugün raflarda görebileceğiz.
2011 çıkışlı “Mahzen” albümünü, "Bu albümü modern tarzda, bu zamana uygun bir şekilde yaptık” cümleleriyle tanımlayan Şahin, nostalji kokan eski eserlerden hit olmuş şarkılarınsa 2016 yılında bizlerle buluşacağını ekleyerek “Türkiye’den ünlülerle, renkli, farklı bir şey yapacağız. Bunların hepsi albümde yer alacak.” diyor. “Akustikhane” programındaki performansıyla da Şahin’in, yılları kulaklarımızdan kalbimize taşıyan sesini dinlemek mümkün.



30'uncu evlilik yıl dönümlerinde Selami Şahin
eşi Didem Şahin,
evlatları Lider Şahin, Emirhan Şahin ve Meryem İrem Şahin ile...
Ve görüşmemizin sonuna yaklaşıyoruz. Küçükken bir kez dinleme fırsatım olmuştu onu. Dedem Yusuf Esen’e teşekkür ediyordu şarkılarının sonunda. Dedem şöyle der onunla ilgili:
“Ben Antakya’nın bir köyünde öğretmendim. Benim yanıma geldi yaz tatilinde. Hep besteler yapıyordu, şarkılar söylüyordu. Ben de ona elimden geldiğince mandolin öğretmeye çalıştım. Gayet yetenekliydi. Bu arada babasının kendisini köydeki bir kızla nişanladığını, onu istemediğini, okuyup müzisyen olmak istediğini söyledi. Ben de köyün adetlerini bildiğim için ‘Sen eğer İstanbul’a gider, orada müzik eğitimini sürdürürsen o kız da köyde uzun süre beklemez ve başkasıyla evlenir’ dedim. Nitekim o da İstanbul’a gitti gerçekten. O kız da bir sene sonra baktı ki olmayacak, başkasıyla evlendi. Selami de kurtuldu. Ama Selami kafasına koydu müzisyenliği. Büyük başarı elde etti."
Anne ve babasına, kardeşlerine, eşine, evlatları Lider, Emirhan ve İrem’e hayattaki her şeyden fazla değer verdiğini söyleyen Şahin, bitmesini hiç istemediğim sohbetimizi şu cümlelerle sonlandırıyor:
“Ben yaşadığım bir olayla beste yapıyorum. Aşkı, sevgiyi, özlemi anlatan şarkılar yapıyorum. Önemli olan yazılmamışı yazmak, yapılmamışı yapmak. Antakya’ya gidiyoruz arada bir. Doğduğum evi görüyorum. O günleri hatırlıyorum. Hatta çocuklar ‘Baba, sen 16 yaşında böyle bir köyden çıkıp nasıl şarkıcı oldun?’ diyorlar bana. Benim doğduğum evi gör, köyün göbeğinde, harabe gibi. Sonra büyüdüğümüz ev… Tam ortadan bölünmüş, 2 kardeş Şahin ve Fadıl dedem miras olarak almışlar. Evlerimiz orada yan yana, komşuyduk. O doğduğum evi görüyorum, o büyüdüğüm evi görüyorum. O yaşadığım günler aklıma geliyor, ağlıyorum, mutluluktan. Ve o hatıralar kalbime acı veriyor, ne günler yaşadım diyorum...”
Sanatçının albümleri için