parıltılı iz bırakanlar
Daha mutlu olmaya gitti belki, ardında parıltılı izler bırakarak

Ağustosun sonsuzluğa bir yolcusu var...
1 Nisan 1961’de Eskişehir’de doğmuş Mithat abi. Bugünse dünyaya veda edip gitti. Günlerden Salı, 11 Ağustos. Sıcak ağustos, yılın 8’i sonsuzluğa işaret ayı, zaferdin sen hani. Peki neden Mithat abi? Yazdığı kitap bitmek üzereydi, kafasının içi ülkeye hayrı dokunacak projelerin beslendiği engin bir bahçeydi. Bana daha çok şey öğretecekti, mesleğini sevdiği halde maruz kaldığı değer bilmezlikten şikayet edecekti. Ödevim olacaktı, gidecektim, bana aile hekimliğiyle ilgili bilgiler verecekti.
Arkadaşımın ev sahibi olması vesilesiyle tanıştım Mithat Tosun’la. Önceleri yalnızca ününü duyuyordum; yazdıklarının, fikirlerinin, sohbetinin uçsuz bucaksızlığının... Bir gün eşi Beyhan Tosun’la birlikte arkadaşımın evine konuk olmuştu. Öğrendim, aile hekimiydi. İlgimi çekti bu iki insan. 4 Ağustos 1989’dan bu yana eşi olan Beyhan abla da onun gibi melekti. Sonraki görüşmelerimizde not defterim hep kalemimle beraber elime yerleşti. Ne zaman sohbete evlerine gitsem yüzlerce bilgiyle beslenirdim, dolar taşardı sayfaları defterimin.
Kalemimin, tükenmezliğiyle gururlanan mürekkebi tükenirdi de çevrelerindeki insanlara kattıkları, enerjileri tükenmezdi bu iki insanın. Çıkarsızca yardımsever 2 insan. “İnsan” evet, bunu başarabilmişlerdi. Birbirlerinin en yakın arkadaşı, sırdaşı, dostu, canı iki insan. İki güzel insanı dünyaya getiren 2 insan.
Kelimelerin tükenmesi bahanesine sığınmayacağım. Yazamasam da çok çok anlatacağım seni Mithat abi. Hani insanlığın evreleri “sen-siz-sen” olarak şekillenirdi ya... Sen’din çocukluğunda. Siz oldun; yaşça büyüktün, doktordun, babaydın.
Daha yaşlanacaktın Beyhan Hanım’la, yine Sen olacaktın. Siz zamirini yalnızca 2 kişi olmanız durumunda duyacaktın.
Hayattan payını almış, yılları cebe atmış teyzelere, amcalara hitabımızın nasıl da siz’den sen’e geçtiğini görecek, yaşayacaktın.
Sana ihtiyacı vardı buraların. Huzurla yatmazsın yerinde, şimdi nasıl söyleyeyim “huzur içinde yat” diye? Biliyorum geride kalanları düşünür durursun.
Aile hekimleri ne sıkıntılar yaşıyor, yaşayacak, bunlara nasıl çözüm bulunacak, dünya ne zaman bilimin, doğanın değerini anlayanlara ev sahipliği yapmanın mutluluğunu yaşayan bir gezegen olacak?
Düşünürsün biliyorum.
Biz huzursuz bir ülkede yaşadıkça, sen de huzurlu olmazsın orada. Ama sevenin öyle çok ki, işte bu yüzden burada bizimle hep yaşayacaksın.
İyi ki var oldun, iyi ki seni tanıdım. İyi ki hâlâ varsın.